Hijyen anlayışınızı sikiyim..

0 yorum
Düşünüyorum da biz ne güzel öğrencilik zamanı yaşadık ilkokulda :).. Masumduk,tek derdimiz kar yağsa da okul tatil olsaydıydı.Kahkahalar,trencilik oyunları,ele cetvel yemeler. :) güzel ve özel günlerdi kısaca.Okul çıkışları yandaki sabit pazara giderdik,bahçede masumca oyunlar oynardık..O eski sıra kokusunu,bahçedeki oyunları,cetvel yediğimizde bozulan o tatlı moralleri özlemiyorum değil.. Okul bizim arka sokakta..Şimdi yenilendi..Yıkılıp tamamen başka bir okul olarak inşa edildi yeniden.Yıllarca her o okulun yanından geçişimde ''Hey gidi'' diye iç çeker geçerdim ama artık KÜFREDEREK geçiyorum.!!

Günümüzün yeni modalarından biri satılmak,özelleştirilmek.Bizim eski okulda bunlardan biri işte.Referandum günü oyumuzu o okulda verirken okulun ne kadar değiştiğine şahit oldum.Yepyeni sıralar,kapılar,dijital sistemler.Eski günlerimi anmak için hiç bir araç yoktu içeride.Tamamen duygusuz,tuhaf...

Neyse geçen eve doğru yürüyorum ve okulun yanından geçtim her döndüğümde olduğu gibi.. Giriş kapısında dijital bir yazı ;

''Okulumuz hijyen olarak daima bakımlı tutulmaktadır.''

Senin hijyenini yerim ben.. Biz o okulu okurken eski sıra kokuları ile okuduk,yere düşen silgilerimizle okuduk,o ellerimizle oyunlar oynadık,paylaşımı tattık,sapasağlam da ayaktayız,hangi hijyenden bahsediyorsun?! Sizin beyinleriniz pislenmiş önce o konuda hijyene ihtiyacınız var zannımca.

Bir çok kurum gibi okulu da sattınız,kafaların içini zehirlemek için çabalıyorsunuz sonra çokta ilgililermiş gibi hizmette tam destek! desteğinizi de sikiyim,hijyen anlayışınızı da,size köpek gibi boyun eğen halkı da!

Umarım şu an okuyan çocuklar geleceğimize sahip çıkarlar. (Her ne kadar umudum olmasa da)

Belki de öldüm.

3 yorum


Şu an Mira - Son Melodi dinliyorum. Uzun süredir bir türk parçası beni böyle sarmamıştı ve şarkı çok bunalımlı be!

Bu yazıyı yazmamda da bu şarkının etkisi büyük.Öyle yani kısaca. Çok garip bir dönemden geçiyorum. Hiç bir şeyin net olmadığı,belirsizliklerle dolu bir dönem.Sistemin beni bloke etmeye çalışması ve direnişlerim.

Hadi bakalım nasıl bir dönem imiş bu?

1.Boşluk kaynaklı olsa gerek en küçük şeyden bunalım yapar oldum. Mutluluğu hissedemiyorum.Hayat başlı başına tatsız geliyor. Çekip,yok olmak istiyorum fakat yapamıyorum.

2.Yapmam gereken kafamda onca plan varken yapamamak beni deli ediyor.Sanki 4 duvar bir odada hapsolmuşum gibi.Özgüven sorunumu çözmem gerek yoksa kafayı yiyebilirim evet.

3.En yakın arkadaşlarımdan birinin ailesinin baskısı onu sıkıyor ve bir kalıba sokmaya çalışıyor.

4.Hayatımdan gereksiz,dar görüşlü,bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanlar çıkmaya başladı olaylar vasıtası ile. Bak bu kısmı güzel işte.

5.Hiç bir şeyden en ufak dahi tat alamıyorum.Gülüyorum ediyorum belki ama cidden içim pek mutlu sayılmaz. İnsanların sahteliği,şehrin kaosu,gerginlikler beni olmadığım biri haline getirmeye çalışıyor ve ben buna direniyorum,direndikçe de bitkin düşüyor,çığlık atmak istiyorum deli gibi.

6.Doğal yaşama ihtiyacım var. Sistem bizi betonlar arasına sıkıştırmış ve oyuncak gibi oynatılıyoruz oysa doğamızda yok ki bu sahtelik.

Yaşıyorum gibi gelebilir ama belki de öldüm ben evet.

Photo

Delilik bu olsa gerek...

0 yorum

Tam 3 gündür evdeyim.Yetiştirmem gereken bir iş var. Pazartesiye teslim etmeyi planlıyorum. İlk gün fazla olmasa da,2. ve özellikle bugün yani 3.gün evde kalmaktan kafayı yeme noktasına geldim. İşe biraz ara verdim. Kafamda fotoğrafa tekrar başlama fikri var. Ekim 2009'dan bu yana arada çekim yapsam da eskisi kadar düzgün çekime çıkmıyorum. Kafamda onca fikir varken uygulamaya geçemiyorum ve bu his beni DELİ ediyor! Ama artık kararım karar. Bu haftasonundan itibaren tekrar harekete geçeceğim.

Neyse bu akşam sıkıntım kendini üreticiliğe bıraktı. Defter aldım elime ve kafamdaki tüm kompozsiyonları çizmeye başladım. Odamda bu sıcakta pencere kapalı,kapı da kapalı.Neden bilmiyorum ama açasım da yok ikisini. Deftere çizim yaparken açtım kasan bilgisayardaki müzikleri. Harfler sıraladım tek tek ve onların şeklinden kompozisyonlar yarattım kendi kendime,sevindim. Sonra müzik eşliğinde kalktım, deliler gibi dans ettim,hayaller kurdum,zıpladım,çığlıklar attım. Odanın dağınıklığı,bilgisayar masasının üzerindeki gereksiz kalabalık,içerideki nem,pasaklı saçlarım,yerlerdeki kabloların dağınıklığı,perdenin düzensizliği,kasan ve bol virüslü bilgisayarım,dağınık dolabım eşlik etti bana.

Düşündüm de.. İnsan yalnız kaldığında ve sıkıntıdan delirdiğinde daha yaratıcı ve üretici oluyor. Biz sanırım birbirimizin enerjilerini emiyoruz sürekli biz bizeyken.

Kısacası neymiş , Yaratıcılık delilikten doğarmış.

O zaman pilot kalemin kapağı ile kulağa şapka takarak,tango eşliğinde oyunumuza devam ediyoruz!

içelim madam!

Photo

Bu ne şimdi?!

1 yorum
Geçenlerde ofise gitmek üzere yola çıktım. Kadıköy-Beşiktaş iskelesinde vapur bekliyorum.O sırada otururken liseden bir kız arkadaşımı gördüm. Sohbet etmeye başladık.Ona Beşiktaşa gitceğimi söyledim. O da Beşiktaşa gitceğini ve işi olduğunu falan söyledi.Bir ara görüşelim baya koptuk falan diye konuştuk.Ardından bana ;

''Ben gidiyim öne doğru.Görüşürüz.'' dedi.

Bende ''tamam'' dedim.

Neyse vapurdan indim. Ofise doğru yürüyorum. Tam ofise yaklaşırken onu yanda tekrar gördüm. ''aaa sen burdaki kırtasiyeden mi bahsediyordun? Benim ofiste ilerde şu binada hemen'' dedim.

O da ''Evet'' dedi. Gülüştük falan.

Ardından bana ''Aynı yere gideceğimizi bilseydik,vapurda beraber otururduk'' dedi.

:|

Oh be!

4 yorum
Eski yazılarıma sürekli yorum gelmesine rağmen son bir kaç yazıma hiç yorum gelmemesi beni şüphelendirmişti. Bir bakarım ki yorum menüsü çalışmıyormuş temada! Neyse farketmem iyi oldu.. Bloğumda yeni temamla yazılarıma devam edeceğim..

Güldüren anımsatmalar :)

1 yorum

1.Yakın bir aile dostumuz olan Bilge teyze'nin çorapçıdan çorap alıp, ardından adama ''Kadıköy'e iniyorum.Dönüşte alsam olur mu poşedi?'' diye sorup ve unutup , 2 gün aradan sonra tekrar gidip yeniden ''Dönüşte alacağım..'' diyip tekrar unutması...

2.Lise arkadaşım olan Ertuğrul'un gittiği spor salonunda bir kadının yetkili adama ''Salonunuz kaçtan kaça kadar açık?'' diye sorması ve adamın ''10.00-23.00'' arası demesi üzerine kadının ''Ama ben 13 saat nasıl çalışırım?'' cevabı....

3.''Hesap parasını çağırın.'' Annem

4.Begüm adlı arkadaşımın harika diyeti ; 1 adet kepekli bisküvi 1 adet dondurma, 1 adet kepekli bisküvi 1 adet dondurma, 1 adet kepekli bisküvi, 2 kaşık yemek, 1 adet kepekli bisküvi (Sabahtan akşama sıralama)

5.Kardeşimin bulgur pilavı yapmaya kalkarken hatayla mercimek pilavı yapması....

6.Kadıköy'den bindiğim otobüsün kalkarken , yaşlı bir teyzenin bağırarak otobüsü yakalamaya çalışması ve bunu koca şemsiyesi ile otobüse osmanlı tokadı atarak başarması.

7.Yakın arkadaşım olan Tuğba'nın yanındayken şirin bir köpeğe ''oyy eşek'' demem üzerine , Tuğba'nın ''Ati o eşek değil.köpek'' diye beni bilgilendirmesi :)

Photographer : rebelfocus

O köprüyü alırım ben senin! Tövbe!

0 yorum
Hani bir söz vardır ''Köprüden geçene kadar ayıya dayı diyeceksin.'' diye... İşte bu söz (Söz demeye 1000 şahit ister gerçi neyse..) şu ana kadar duyduğum en adi,en basit,en pislik sözlerden biri... Bu nasıl bir söz ya?! sorarım!

Bu sözde insan ayrımı var.! (Ayı-Dayı)

Çıkarcılık var...(Sözün tamamı)

Şerefsizlik,Ego,kapitalizm,Kompleks,Yalancılık,Basitlik ne ararsan var... O derece rezil bir söz..

Gerçi tam amerikalık bir söz :p

Üzüldüğüm nokta ise bu sözü bana aile ve akraba büyüklerimin söylemesi...Yazık..Gerçekten yazık...

Resmen biz şerefsiziz,çıkarcıyız.. Sende çıkarcı ol,menfaatçi ol,yalancı ol,sahte ol diyorlar ve sonra büyük lafı dinlemiyoruz diye bize sövüyorlar.. AHA! İroniye gel hele :)

Dünya

0 yorum
Üstat:Neredesin?
Öğrenci:Bilmiyorum.. böyle düz bir alan var... çevremde uzun dev taşlar var.. şekilleri değişik her birinin...
Üstat:Ne gibi şekiller?
Öğrenci:Nasıl desem.. Karede var,dikdörtgende...üstleri kırmızı ve üçgen... bu şekillerin üzerinde delikler var garip garip oymalar..
Üstat:Başka bir şeyler var mı?
Öğrenci:Çevreye bakıyorum... hareket eden varlıklar görüyorum...ama bir şey var... yanlış olan bir şey
Üstat:Yanlış derken?
Öğrenci:Böyle bunlar aslında aynı parçadan oluşuyor.. ama rahatsız olmaya başladım. bunlar şey.. birbirlerini katlediyorlar... yani puzzle parçalarının birbirlerini öldürmesi gibi bir şey... ve herkes robot gibi.. yanınıza geri gelmek istiyorum üstat.. daha fazla duramayacağım...

Şimdi Düşünüyorum ki...

0 yorum
Ben düşünüyorum ki hani medya denilen zımbırtıda oluyor ya salakça konuşanlar ve halkın dikkatini çekenler...
Onlar aslında o kadar zekiler ki popüler kültürü kullanarak insanlara salak taklidi yapıyorlar tabi... Birde bizim insanlar onlara hani salak falan diyor ya... aslında salak durumunda olanlar medyadakilerin cidden salak olduğuna inananlar zannımca...

(tamam sustum hadi..)

Balon...

0 yorum
 

Bugün ofiste dün kutlamadan kalma balonlar vardı... Sabah müsait bir ara balonların olduğu salona geçtim..Bir tanesini elime aldım ve oynamaya başladım...  Yavaş yavaş balona odaklanarak elimle hoplatıyordum... Önce bana küçüklüğümü anımsatan balon ardından çok değişik hislere gebe oldu içimde...

Düşündümde..........

Aslında Dünya bir BALON!

Egolar şişmiş balon gibi... içi tamamen boş... 
Abartılar,Aşırılıklar...Büyütülen sorunlar...
Şükretmek bilmeyen ve balon gibi şişmiş kibire sahip insanlar topluluğu...
İnsan olduklarını dahi unutmuş bir toplum....

Ve ben o balonu dakikalarca elimde oynattım... Tıpkı gerçekteki gibi..
Tıpkı bu Dünya'da ki pisliğin ve yaşayan çoğunluğun balonlaşmış hislerinin farkına varıp farkındalıkla kalmak ve onunla oynamak gibi....
Tıpkı kendini bilmek gibi bir şey işte...Bunun için çabalamak en azından....
Aslında çok kolay... Bir çok şey illüzyon işte... patlatmak gerek balonu şu lanet illüzyonların farkına varıp!

Ruhum yaşlanmış benim...

0 yorum
 

Yaşıma oranla biraz garibim sanırım...  Kendimi bildim bileli teknoloji'nin T'sine ilgim yok.. Şu an belki de izlediklerimin arasında Teknoloji bloğu görebiliyor olabilirsiniz ama onu takip etmemin bir nedeni var... (:

Evet bilgisayar ve netsiz yapamam... ama bu benim teknolojici olduğum anlamına gelmez... Kullanma amacım tamamen içimi dökmek sayfalara.. ve müzik... Rahatlamak bir nevi... Ayrıca fena halde 80'li yıllara tutkum var 1988 doğumlu olmama rağmen... O yıllara ait bir şey gördüğüm zaman acaip bir his yaşanıyor içimde.. aşırı özlem duyuyorum.... Ya geçmiş yaşamımda o zamanlarda yaşadım ya da maneviyata özlem duyduğum için o yılların insan ilişkilerinden dolayı olabilir bu tutkum...Kendimi bazen cidden yaşlanmış gibi hissediyorum.. içimde 1 gram hırs yok...Trendleri ve modayı takip etme huyum yok falan... akışına bıraktım kısaca hayatı... benim için hayat müzik , sanat , ruhsallık , fotoğraf ve maneviyattan ibaret... 

Şu an en çok istediğim şeylerden biri anneannemin teknolojisiz evine gidip saatlerce huzur içindeki o loş odada uyumak....

Şu an en çok istediğim şeylerden biri kar yağarken elektriklerin kesilmesi ve mum yakmak...

Şu an en çok istediğim şeylerden biri ölen babaannemi geri getirmek... tekrar onda kalmak geceleri.. sabahları onunla kahvaltı etmek... bardak bardak çay içmek.. öğlene kadar konuşup onunla öğle saatleri uykuya çekilmek... akşamları tv karşısında peynir,ekmek ve çay atıştırmak...

Şu an en çok istediğim şeylerden biri dışarı çıkıp çocukluğuma geri dönmek...

Şu an en çok istediğim şeylerden biri sabah kalktığımda bilgisayarı açmak zorunda kalmamak...

Şu an en çok istediğim şeylerden biri alp dağlarında kar yağan bir köyde ahşap evin içinde mum ışığında oturmak ve pencereden kar yağışını izlemek... 

Şu an en çok istediğim şeylerden biri 1980'ler tadında bir hayat yaşamak...

Şu an en çok istediğim şeylerden biri Ateride Super Mario oynamak...

Şu an en çok istediğim şeylerden biri MANEVİYAT!

Bu kahrolası zamanda istediğim ve özlem duyduğum tek şey  MANEVİYAT!!

MANEVİYAT!

MANEVİYAT!

MANEVİYAT!

Daha ne kadar sahteleşcez biz? :(


Kış aşkım Sibirya...

0 yorum


2009'un Aralık ayı civarı yine grip olmam öksürüklerimi azdırmıştı ve bu yaklaşık İstanbul'a kar gelene kadar sürdü... Nasıl uyuz oluyordum anlatamam.... Geçen yoğun kar yağışında dışarıya ''ya öksürüğüm azarsa'' diye döt korkusu ile çıkmama rağmen o günden bu yana öksürüklerden eser yok... arada olsada en azından hissedilir derecede azaldı... Kurtarıcım Sibiryam imdadıma yetişti...Sibirya benim minicik aşkım... bana en güzel hediyelerden birini verdin... Şubat ayında daha çok gelmen dileği ile... Seni seviyorum...

Kurtarıcım ,aşkım Sibiryama.... 

(Bizimkisi bir AŞK hikayesi..)



               

Değişim bu kaçınılmaz.. öncesi kaos sonrası cennet ki...

0 yorum
Çok büyük bir değişimin içindeyim hem içsel hem psikolojik hemde dışsal diyelim.... Çok eğlenceli ama :)... insanın kendisiyle savaşması gibisi yok gerçekten! Kendisi olmak için savaşmalı insan... Yaşamın dersi bu..!!
Risk almakta bunun içinde tabi.. ama risk almak gerek ilerlemek için.. Korkuları aşmak! işte bu! diye haykırmak!Daha önümde yol var ama şunu anladımki dün baktırdığım tarotta daha emin oldum :)... Bendeki değişim rüzgarları tam tamına 7 yıl önce başladı ama o içsel bir değişimdi... Düşüncelerin değişmesi,yerine oturması.... bu bir kaç yılı aldı... yeri geldi acılar arttı falan... kolay olmadı.. çok acılı oldu.. hemde çok :)... ama iyiki yaşamışım o acıları.. üstten bakabiliyorum olaylara... güzel! olgunlaşmak için tuz biber onlar :).. Bu arada bu değişimin kaynağını sormayın bana :) bilen biliyor :p... zamanı gelcek değişim hızlandıkça rayına oturacak...  geçen yıl bir anda değişim bir atak yaptı.. içten dışa çıktı ve hızlandı... ilerleyişte hızlandı :)... bu baya baya iyi oldu!  bir miktar daha sıkıntılar,acılar beni bekliyor... sorası ise tarotta çıktığı gibi "fleeting sensations, magical moments" :D

Meteorolojik duygularım kabardı....

0 yorum





Çocukken pek ilgilenirdim meteorolojiyle,hava durumlarıyla falan....Hatta zamanında 75 şehrin ayrı ayrı kağıtta hava grafiğini dahi tuttuydum :D.. Acaip haz alıyordum hava olaylarından,kasırgalardan,sellerden falan... manyaktım bildiğin :D.. Özellikle kışları daha bir depreşiyordu bu meteorolojik aşk bende... Sonra zamanla ilgim azaldı buna... Kar yağdığında sadece bu aşk geliyordu bana :D.. Neyse bu yıl Ocak ayında yaşanan Avrupa'daki aşırı şiddetli kar fırtınaları ve bununla beraber geçen yıl İstanbul'a hiç kar yağmamış olmasıda bende bu aşkı tekrar depreştirdi.. Hele geçen öyle bir Ocak ayı yaşadık ki sanarsın İLKBAHAR! :@ bu benim dahada bozdu sinirlerimi :D Avrupa kardan bıkmış biz bahar tadında havadan... yani en azından ben bıktım :p... Dedim noluyor nan! :D nereye kadar bu böyle.. hava durumlarına falan bakarken kendimi şu linkte buldum bir anda... ;

İstanbul için kar tahminleri

Neyse bi bakarım burda benim gibi olan çok :D ödüm koptuydu nan.! Kendimi bir an yalnız falan sandıydım :P bu sitedede benim gibi kar delileri var hemde bazıları benden öte... Yağmur kara dönerken gece sabaha kadar kar yağışına dönmesini lambaların altındaki ışıktan izleyenlerden tutun,kar yağacak denip yağmadığında sinirleri bozulanlara kadar ve dahası :D okuduğumda ''Anaaam! bunlar bildiğin ben :D'' dedim... Neyse siteye düştüm düşeli bende olanlar ;

1.İnternette ilk açtığım site burası...
2.Yazıları sürekli takip ediyorum. Olumsuz bir yazı moralimi çökertiyor :s
3.Bildiğin maç izler gibi uydu görüntülerini takip ediyorum :D... soğuk hava kütlesi yaklaştığı zaman gol atılmışcasına hoplayasım geliyor :D gerilediği zaman ise basıyorum küfürü! :@
4.Aklım fikrim kar yağışında kısaca...

Şubat'tan ümitliyim.. lakin yağmassa sırf kar için haftasonu Abant'a gideceğim :D...

Eğer hem Şubat'ta yağmayıp hemde abant'a da gidememişsem depresyondayım bilin...

(Oha bu çocuk manyadı lan koşun!)

Bir güç beni fırlatsa 80'lere...

1 yorum


Öncelikle bloğuma şöyle başlayayım.. Ben 1980'li yıllarda yaşamadım...  (Geçmiş hayatlarda yaşamış olabilirim onu bilemem :) ) 1988 doğumlu 90'lar çocuğuyum (:  .. Neyse bu sabah kalktım.. Baktım hava hala normal Ocak sıcaklığı değerlerinin üstünde..  (16 °C ).. Bende kar seven biriyim... aklım karda... sonra halam ve yengem geldiler oturmaya... konu 1987 de İstanbul'da yağan kardan açıldı...Gittim netten falan bakayım dedim nasılmış diye.. zaten biliyordum ama hatırlatma amaçlı bakayım dedim.. Bu başlığı gördüm... baya bi okudum falan.. bir anda beni bi geçmişe özlem bastı.. fotoları görünce o yıllarda yaşamak istedim... Havada kapalı zaten şuan hüzünlü falan... derin nefes aldım ah o yıllara dönmek istiyorum diye söylendim içimden dertlenerek :)... şu an tek istediğim şey Perihan Abla dizisi tadında bir hayat... :/ böyle kar yağacak.. Tv de sadece bir kaç kanal olacak.. İnternetmiş,bilgisayarmış olmayacak. Samimiyet olcak... Evimde cam kenarında eski koltuklarda oturmuş çayımı yudumluyor olacağım... hava kapalı olacak.. kar falan yağacak.. kapı çalacak.. komşu gelcek.sohbet olacak... offf :/ şimdiki devirden nefret etmeye başladım.. sahte yani her şey.. hatırlıyorum ben çocukken dahi (1995-1996 civarı) samimiyetler vardı ya... Teknolojinin içine edeyim!... keşke 0 lansa.. o zamanlara geri dönsek.. offf :/ ya yaşlanıyorum ya da tatmin etmiyor hiç bir şey sanırım beni.. :s


Copyright © Kozmik Panda - Blogger Theme by BloggerThemes